Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 40,5190 | 40,5920 | |
EURO | 46,2407 | 46,3240 |
Bilindiği gibi Muharrem ayı içerisindeyiz ve hem insanlık tarihinin hem de İslâm tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri de hiç şüphesiz ki Kerbelâ Olayıdır. Hz. Muhammed’in kendi sinesinde büyüttüğü, koklamaya kıyamadığı ve onlara olan sevgisine bütün bir tarihin tanıklık ettiği torunlarından Hz. Hüseyin Efendimiz, yârenleriyle birlikte Hicrî Takvime göre 10 Muharrem 61’de Emevi Hükümdarı Yezîd bin Muâviye tarafından şehit edildi.
Şehâdetinden bir gün önce yani 9 Muharrem’de İmam Hüseyin Efendimiz tüm ashabını toplar, onlarla son kez cem olur ve dertleşir. Ertesi günü başlarına gelecekleri bilmelerine rağmen kimse hâlinden şikâyet etmez. Çünkü kararlarından dönerlerse, haklı davalarının hakkını kaybetmek orada dursun, dünyanın hiçbir yerinde zulme karşı direnecek tek bir yüreği bile yeşertemeyeceklerini iyi biliyorlardı. Bu duruş, Baba-Dedesinden yani Ali-Muhammed’den kendilerine kalan en büyük mirastı. İmam Hüseyin Efendimizin bu edep ve ilim dolu hareketi kendinden sonra gelen birçok topluluğa örnek olmuştur. Kadirîlik, Rufâîlik veya Nakşîbendilik gibi tarikatların yanında Alevi ve Bektaşi toplukları da Hicrî Takvime göre Cuma akşamı (yani Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan akşam) meydan açar, muhabbet ve ibadet ederler. Hicrî Takvime göre bir günün akşam namazından sonraki vakti gelecek gün olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle Ehl-i Beyt’i temel değer ve referans olarak gören başta Alevi ve Bektaşi topluluklar olmak üzere diğer birçok topluluk veya tarikat meydanlarını, İmam Hüseyin’in son cem olma (toplanma) hâlini anımsamak ve Ehl-i Beyt’in mukaddes hatırasını yaşatmak amacıyla Cuma akşamları açarlar.
10 Muharrem 61’de Kerbelâ’da kıyamet kopar ve İmam Hüseyin Efendimizle birlikte 72 yâreni türlü eza ve cefa çektirilerek şehit edilirler. O gün ki kıyametten ders almayan İslâm coğrafyası 14 asırdır farklı kıyametlere gark oldu ve olmaya da devam ediyor. Bugün Gazze’de veya Filistin’de yaşananlar bu kıyametten farksız değildir!
Gelinen noktada ortak değerimiz ve mirasımız olan Ehl-i Beyt sevgimize layık yol yürüyemediğimizi ifade etmek istiyorum. 9 Muharrem’de, İmam Hüseyin Efendimizin şehâdete yürümekte olduğu bu günde, yine kent meydanlarında aşure kazanları kurup, sanki tek derdimiz aşure yemekmiş gibi aşureler dağıtıyoruz. Daha geçen hafta Peygamberimize saygısızlık yapan bir karikatür dergisi için binlerce insanımız sokaklara dökülmedi mi? Şimdi sormak gerekiyor Hz. Peygamber’in evinde ateş yanarken, onun öpmeye ve koklamaya kıyamadığı torunları şehit edilirken yani Peygamberimizin evinde YAS varken, biz neden taziye çadırının orta yerine aşure kazanları kuruyoruz, neden? Bu, Hz. Peygamber’in mirasını ve O’nun torun sevgisiyle dolu yüreğini çiğnemek değil midir?
“Tarihte ne yaşadık, bugün ne yapıyoruz?” sorusunu herkes kendine sorsun lütfen. Bunca “bereketsizliğin” içinde bir “samimiyetsizlik” var elbette!
Uzm. Melike TEPECİK
Alevilik ve Bektaşilik Araştırmaları Bilim Uzmanı
tepecikmelike@gmail.com
Melike Tepecik
Bugün: | 11 |
Dün: | 54 |
Toplam: | 9514 |